Yazmayı sevsek de sevmesek de hayatımızın bir noktasında mutlaka yazı yazma gereksinimi duyarız. Mesela öğrencilik hayatımız boyunca en kötü bir kere de olsa yazı yazmamız gerekir. Ödevler, sunumlar, bitirme tezleri derken bilimsel nitelikte yazılar yazmaktayız. Özellikle sosyal bilimlerde yazı yazmak bir zorunluluktur. Çünkü sosyal bilimler yazarak nesilden nesile aktarılır, kalıcılığını korur. Bu yazımda da sizlere daha çok sosyal bilimlerde nasıl iyi bir yazı yazacağınız hakkında öneriler vereceğim. Bu yazımın kaynağı Deirdre N. McCloskey – İktisadi Konular Hakkında Yazmak isimli kitap. Sadece iktisat değil sosyal bilimlerle ilgilenen herkesin okuyabileceği bir kitap.
Yazar ilk önce, yazmak için okumanın gerekli olduğunu söylüyor. Bilimsel bir yazı için okumak kaçınılmazdır zaten. Literatür taraması dediğimiz kaynak taraması bilimsel yazının ön koşuludur.
Yazmaya başlamak için tarama aşamasını bitirmeyi beklememeliyiz. Tarama aşamasına devam ediyorken aklımızda bir fikir, cümle varsa mutlaka yazıya geçirilmelidir. Yazdıkça düşünürüz, düşündükçe okuruz.
Taramamız bitti dedik, tamamen yazım aşamasına geçtik. Yazdık yazdık fakat bir yerde tıkandık. Söyleyecek cümlemiz kalmadığı anda daha çok okumamız daha çok araştırmamız gerektiği ortaya çıkar. Yazı bitene kadar okumayı tam olarak bırakamayız.
Yazarın bütün kitap boyunca üzerinde durduğu berraklık olmuş. Özellikle toplum için yazılan bir bilimsel çalışmada (örneğin kitap) berrak olmak bizi daha iyi bir yazar yapacaktır. Çalışmanın bütününde kısa ve özlü olmalıyız. Anlamsız ve gereksiz kelimeler okuyucunun dikkatini dağıtır ve konuyu kavrayamamasına yol açar.
Paragraflar ne çok uzun ne çok kısa olmalıdır. Uzun paragraflar okuyucuyu sıkar, kısa paragraflar ise yazıya cansız bir nitelik verir.
İktisat gibi grafik ve tabloların sıkça kullanıldığı bir alanda yazıyorsak ve bu yazımız daha çok topluma seslenecekse tablolar ve grafikler olabildiğince basit olmalıdır. Tablo başlıklarını kısaltma olarak değil kelime kelime yazmamız daha iyi olacaktır. Örneğin GSYİH yerine Gayri Safi Yurt İçi Hasıla şeklinde yazmamız okurun konuyu daha iyi kavramasını sağlar. Aynı şey denklemler için de geçerlidir. İktisat alanında bir yazıda Q = 3,56 + 5,6P – 3,8Y denklemini sadece iktisatçılar anlayabilir. Berrak bir yazıda olması gereken Tahıl Miktarı = 3,56 + 5,6 (Tahılın Fiyatı) – 3,8 (Reel Gelir) şeklinde yazmak daha anlamlıdır ve bilimsel özelliğini de kaybetmez. Tablolar ve denklemler yazıyı daha anlaşılır kılmak içindir, tam tersi için değil.
Hakaretten kaçınmalıyız. Eleştiri yazısı yazmıyorsak teorileri, bakış açılarını yermemeliyiz. “Bu tam bir saçmalık”, “Bu hipotez hayal ürünü” gibi cümleler kurmamalıyız.
Dipnotlar iyi fikir değildir. Anlatmak istediğimiz konuyu paragraf olarak yazmak daha mantıklıdır. Dipnotlar konuyu böler, okuyucunun dikkatini başka yöne çevirir. Dipnotları sadece kaynak konusunda kullanmalıyız.
Yazımızı sesli bir şekilde okumalıyız. Yazar, hedeflenen kitleye söylemekten utandığımız bir şeyi yazmamanın iyi bir kural olduğunu söylemekte.
Yazının taslağını oluşturduktan bir süre sonra yazıyı tarafsız bir gözle okumak yazıdaki karmaşık kısımları bulmamıza yardım eder. Böyle cümleleri tekrar düzenleyebiliriz.
Akademik – bilimsel yazının kötü olmasının nedeni özgüvensizliktir. Yazmaya başlamadan önce şu üç soruyu kendimize sorabiliriz;
- Konum ne kadar zor ve karmaşık ?
- Yazarken kendim için istediğim statü ne ?
- Kimin için yazmaya çalışıyorum ?
Kendimizi küçümsememeliyiz. Binlerce okunan yazarlar doğuştan yazar değillerdi. Ki yazmak yetenek işi de değildir. Yazmak öğrenilebilen, geliştirilebilen bir alandır. Yazarak gelişeceğimizi unutmayalım.
Bir yorum yazın