Antik dünyanın en gösterişli ve en özel şehirlerinden olan Persepolis’in yapımına M.Ö 521’de Ahameniş İmparatorluğu’nun Pers kralı I Darius zamanında başlanır. Döneminin zenginlik ve güç göstergesi olan bu şehir “Krallar Kralı “olarak anılan Darius’un imparatorluğuna, zamanda ve mekânda sonsuz olma anlamına gelen “imperium sine fine dedi” sıfatını Roma’dan çok daha önce kazandırmıştır. 10000 kişilik tören salonu, görkemli yapıtları ve “Güneş’in Altındaki En Zengin Şehir” unvanıyla Persepolis; imparatorluğun, bir anlamda dünyanın ta kendisidir, orbis terrarum‘dur.
Ahamenişler bir dünya imparatorluğu olma özelliğinin bir göstergesi olarak, kültürel farklılıklar özenle korunmuş ve fethedilen bölgelerde asimilasyon politikaları uygulamaktan kaçınılmıştır. Bu anlayışın izleri Ahameniş mimarisinde açıkça görülür. Pasargad ve Persepolis şehirlerinin inşasını anlatan kitabe ve yazıtlarda, yapıların imparatorluğun dört bir köşesinden gelen mimarlarca inşa edildiğinden bahsedilir. Bu yapıların duvarlarında farklı milletten tebaalar, geldikleri bölgeleri temsil eden hediyeleri krala sunarken tasvir edilir. Ahameniş Kralları’nın fethedilen bölgelerdeki bu adilane yaklaşımı, hukuk ve adalet temelli bir yönetim anlayışının ürünüdür. Bu anlayışa göre, Kral kanunların üzerinde değil, kanunun bir parçasıdır. Tek meşru otorite Tanrı Ahura Mazda’dır ve kral, hüküm sürdüğü topraklar içerisinde bu otoriteyi korumak ve savunmakla görevlidir. Tüm bunlara rağmen Ahamenişleri antik çağın en görkemli imparatorluğu yapan birinci unsur, yapımı 150 yıl süren Persepolis şehridir.
Şehrin isminin kökenine yönelik en güvenilir kaynaklar, Xerxes döneminden kalan yazıtlar ve hazine tabletleridir. Bu kaynaklarda Xerxes, şehirden “Parsa” olarak bahseder. Yunanlar’ın ise İskender’in Pers istilasından önce şehri bildiklerine dair yazılı bir kaynak yoktur. Yalnızca M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Yunan tarihçi Ctesias’ın, Ahameniş Kralı II. Artakserkses Mnemon’un sarayında geçirdiği M.Ö. 404-398 yılları arasında yazdığı eserlerde, şehirden “Persai” olarak bahsettiğini görüyoruz. İlginç olan bir başka gerçek ise, klasik eserlerin Persepolis’ten neredeyse hiç bahsetmemesi. Özellikle diğer Ahameniş şehirlerinden haberdar oldukları açıkça anlaşılan Yunanlar’ın Persepolis’ten bahsetmemeleri ilginçtir. Daha dikkat çekici bir nokta ise, arkeolojik kayıtlar ve incelenen yazıtların, şehrin yapımında Yunanlar’ın da görev aldığını söylüyor olmasıdır. Kral Darius, Susa Sarayı’ndan bir taş kitabede Persepolis’in yapımını şu sözlerle anlatır:
“Toprak çok derin ve kızıldı; taşa varıldı, taşların üzerine harç döküldü ve sonra pişmiş tuğlalarla örüldü. Bunları Babil ustaları yaptı. Lübnan Dağı’ndan keresteler getirildi. Yunan’dan keresteler getirildi. Babil’den Şuşa getirildi. Yeka ağacı Kerman’dan getirildi. Altın, Sard ve Belh’ten getirildi. Firuze ve akik, Sard’tan geldi. Mısır’dan siyah ağaç (abanoz) getirildi. Duvardaki süsler Yunan’dan geldi. Fildişleri Etiyopya ve Belucistan’dandır. Kolonların değerli taşları Ebiraduş bölgesindendir. Sard ve Yunan ustaları taş oyma işlerini yaptı. Medler ve Mısırlılar altın ve ahşap işlerini yaptı. Tuğlaları, Babilliler yaptı.” Başka bir yazıtta, İyonya ve Lidyalı taş kesicilerin, hem Susa hem de Persepolis’in yapımında görev aldıklarından bahsedilir. Böyle gösterişli bir şehrin hangi amaçla üzerinde farklı görüşler belirtse de hemfikir oldukları nokta, Persepolis’in bir idari merkez olmayışıdır. İmparatorluğun idari başkentinin Susa olduğu hem kalıntılardan hem de tarih kaynaklarından açıkça anlaşılmaktadır.
Persepolis’in işlevi hakkında muhtelif görüşler olsa da Persepolis şehrinin akıbeti hem arkeolojik hem de edebi kanıtlarla sabittir. Ancak nasıl yandığına ilişkin rivayetler mevcuttur. Yunan yazar Romalı tarihçi Arrian’a göre şehir İskender’in emriyle yakılmıştır. İskender ‘in yakın arkadaşı ve sadık generali Parmenion’un, artık kendi mülkü olan bir şeyi yok etmenin aşağılık olduğunu ve Asya halklarının ona itaat etmeyeceğini söylemesine rağmen İskender Persler’in Atina işgali sırasında ibadethaneleri yakmasının öcünü almakta kararlıydı. Sonuç olarak, klasik döneme ait yazılı kaynaklara göre, Persepolis, güç kullanılarak alınıp şehir sakinleri katledilmiş, Ahameniş krallarının hazinelerine el konulmuş ve şehir sistematik bir şekilde yakılmıştır. Şehrin alınması ile yakılışı arasında sadece 4 aylık bir süre geçmiştir.
Plutarch, Quintus Curtius (MS 1. yüzyıl) ve Diodorus Siculus da dahil olmak üzere diğer yazarlara göre; herkesin sarhoş olduğu bir ziyafette, bir hayat kadını olan Thais’in (Ptolemy’nin metresi olduğu düşünülen) Yunanlıları bu intikamı almaya çağırdığını ve bunun üzerine ziyafettekilerin ellerindeki meşalelerle şehri yaktığı görüşündedir. Diodorus Siculus olayı şu şekilde anlatır: “Zafer çığlıkları atılıyordu ve bu sarayı yakmanın İskender’e yaraşır bir iş olduğunu söylediler. Kral onların sözlerinden etkilenerek oturduğu yerden kalkıp eline bir meşale aldı ve diğerleri de aynı şekilde onu takip etti. Hemen birçok meşale toplandı. Kadın müzisyenler ziyafette bulunuyorlardı, bu yüzden kral onlara sesleriyle en güzel şarkılarını söylemelerini, flütleriyle de en güzel melodilerini çalmalarını söyledi, tüm gösteriyi Thais yönetti. Kraldan sonra yanan meşalesini saraya fırlatan ilk kişi oydu. “
İnsanlık tarihini başından sonuna kadar var olan yıkım ve şiddet arzusu şehirlerin fethedilmesine ve yakılıp yıkılmasına sebep olmuştur. Medeniyet her ne kadar aydınlık olursa olsun her şeyi yutan bu karanlığa mâni olamamıştır. Persepolis’in parlayan medeniyet ışığını da söndüren İskender’in şiddet ve yıkım arzusu olmuştur. Bu tutkuyla M.Ö. 331’de Persepolis’e giren İskender için, daha büyük bir ün uğruna şehrin yerle bir edilmesi kaçınılmazdır. Persepolis yakılır ve İskender yıkma arzusunun en eski örneklerinden birini gerisinde bırakarak şehirden ayrılmıştır. Ancak her ne kadar Persepolis’ten geriye birkaç parça yıkıntı kalmış olsa da Persepolis’in hala anlatılara konu olması onun yaratığı ruhun günümüze kadar geldiğinin göstergesidir. Bütün bu şiddet ve yıkım arzusuna karşın hayatta kalan Persepolis’in ruhu geleceğe dair umutlarımızın her zaman var olmasını sağlamaktadır.
Kaynakça :
https://fihristkitap.com/yikmanin-yaratici-tutkusu-iskender-ve-persepolis/
Güzel bir yazı