Hayatı ve kişiliğine her zaman merak beslediğim önemli şahsiyetlerden biri, Nizamülmülk. Hayatı ve kişiliği üzerine yaptığım araştırmalarda aklımı kurcalayan ve bir türlü kesin bir cevap bulamadığım mevzu, Nizamülmülk’ün ölümüdür. Bu yazımı, başlığından da anlaşılacağı üzere, böylesine değerli bir şahsiyetin kim tarafından ve neden öldürüldüğü üzerine yazmak istedim.
Ölümüne gelmeden önce, hayatı ve kişiliği üzerine biraz bilgi aktarmayı gerekli buluyorum.
Hayatı Hakkında
Tam adı, Ebu Ali el-Hasan et-Tusi Nizam-ül Mülk’tür. 10 Nisan 1018 tarihinde Horasan’da doğmuştur. Gazneli Devleti’nin toprakları içerisinde bulunan bu kentte, eğitim seviyesi üst düzeydeydi. Dönemin birçok bilginlerinin bu coğrafyadan çıktığı malumdur. Küçük yaşlardan itibaren dini bilgisini geliştirme fırsatı elde etmiştir. Henüz 11 yaşlarındayken Şafii fıkhını öğrenip Kuran-ı Kerim okumaya başlaması, çevredekilerin gözdesi haline gelmesini sağlamıştır.
İlk görevini Gazneli Devlet’inde yerine getirmiştir. 1059’da Horasan’ın valisi olmuştur. 1063 yılına kadar bu görevde kaldıktan sonra Selçuklu Devleti’nin himayesindeki Belh şehrinin valisi yanında görev almıştır. Kısa bir süre sonra yetenekleri fark edilir ve dönemin sultanı olan Alparslan’ın isteği üzerine, 1064 yılında Vezir olur. Kesintisiz bir şekilde uzun süre (Alparslan 1064-1072 ve Melikşah 1072-1092) Vezirlik yapmıştır.
Gerek ilim için gerek din için birçok çalışmaları olmuştur. Dünyanın ilk üniversitelerini kurmuştur. Farklı şehirlerde olmak üzere toplam 8 medrese açtırmıştır. Bu üniversitelere, Nizam-ül Mülk isminden türetilen Nizamiye Medreseleri adı verilmiştir. Tarihte ilk kez, öğrencilere burs ve yurt imkânı sağlayan kişidir.
Başarıları bunlarla kısıtlı değildir elbette. Selçuklu Devleti’nin müesseseleşme ve merkezileşmesi adına birçok yararlı faaliyetlerde bulunmuştur. Örnek olarak; ikta sistemini icat etmesi ve Türk devletlerinde ilk kez gelir-gider raporlarını hazırlatması gösterilebilir.
Kişiliği Hakkında
Âlim, dindar, cömert, adil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan ve az konuşan biri idi. Bulunduğu meclis, âlim ve salih insanlarla dolup taşardı. Açık sözlü, özgüven sahibi ve sivri dilli bir yapıya sahipti. Birçok örneği olmakla birlikte, Melikşah ile aralarında sürekli soğuk havalar eserdi. Sultan’ı eleştirmekten ve haklı olduğunu bildiğinde söyleyeceği sözden kaçınmazdı.
Ölümü Hakkında
Ölümü hakkında çeşitli söylentiler vardır. Kimin ve ne sebeple öldürdüğü kesin olmaması bir tarafa, suikast kurbanı olması muhakkaktır. Çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Sultan Melikşah, 2. Bağdat seferi için yola çıktığında (1092) beraberinde Nizamülmülk’ü de götürmüştür. Seferin Ramazan ayına denk gelmesi münasebetiyle iftar için konaklama emri verilmiş. İftarını bitiren Vezir, çadırına dönmek için ayaklanmış. Bu esnada kendini mürit olarak tanıtan bir şahısla diyalogları geçmiş. Kendini mürit olarak tanıtan kişi cebinden bir dilekçe çıkarıp, okuması için Vezire uzatmış. Dilekçeyi okumakla meşgul olan Vezir, hiç beklemediği bir anda göğsüne saplanan hançerle yere yığılmış ve kısa süre içinde hayatını kaybetmiştir.
Kendini mürit olarak tanıtan bu şahıs, kim adına bu suikastı yapmıştır? Görüyorum ki herkes Hasan Sabbah’ın bir fedaisi tarafından yapıldığını iddia ediyor. Fakat ben bu kadar basit olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Bir başka söylentiye göre Sünnilerin bu işi planladığı yönündedir. Bu da bir ihtimaldir fakat diğerleri ile kıyasla derecesi daha düşüktür.
Kanaatimce bu işi planlayan Melikşah’tır. Bu söylentilerin sebeplerini tek tek açığa kavuşturmak isterim.
Neden Hasan Sabbah?
Hasan Sabbah, gençlik yıllarında Nizamülmülk’ün eli altında görev yapmıştır. Muazzam bir bilgi birikimine sahip bir ideoloji insanıdır. Alevilerin öncülerinden sayılır. Müthiş zekâsıyla kısa sürede çevresinde binlerce mürit toplamıştır. Haşhaşiler örgütünü kurup liderliğini yapmıştır. Bu örgütün yaptığı birçok suikast sonucunda, onlarca devlet adamı kurban gitmiştir.
Sorumuza gelelim, neden Hasan Sabbah? Örgütün büyümesiyle birlikte idaresi de bir hayli zorlaşmıştı. Bu sorunu gidermek için merkezi bir üs gerekli görülmüştü. Bu sebeple Hasan Sabbah ve Fedaileri, Alamut Kalesini fethedip burayı merkezi üs haline getirmişlerdir. Bunu öğrenen Selçuklu Veziri, derhal kaleyi geri almak için harekete geçmiştir. 4 ay süren kuşatma sonucunda olumlu bir sonuç alınamamıştı.
Hasan Sabbah ile Nizamülmülk arasında böylesine bir savaş cereyan etmesi, Fedailerden birinin Veziri öldürmesi olasılığını yüksek tutmaktadır.
Neden Sünniler?
Melikşah ve Nizam-ül Mülk Sünni mezhebine bağlı olarak İslamiyet vecibelerini yerine getirmişlerdir. Fakat mezhep ayrımcılığını ortadan kaldırmaya bir hayli istekli olan Vezir, tüm tarikat ve mezheplerle içli dışlı, samimi ilişkiler içerisindeydi.
Melikşah’ın emri üzerine Vezir, mezheplerin en büyük âlimlerini bir arada toplayıp, mezhepler arasındaki bu farklılıkların neyden kaynaklandığını ve hangi mezhebin haklı olacağını tespit etmek için bir konferans düzenlemiştir. Bu konferans neticesinde Melikşah ve Nizam-ül Mülk Şiiliğe kaymışlardır.
Sünnilerin bu durumdan rahatsız olup, ikisini de öldürtmesi muhtemeldir. Çünkü Nizamülmülk’ün ölümünden kısa süre sonra Melikşah da hayatını kaybetmiştir.
Neden Melikşah?
Nizamülmülk’ü öldürme ihtimali ve gerekçesi en fazla olan kişi, Melikşahtır. Kişiliği hakkında belirtildiği üzere, sivri dilli ve açık sözlü bir şahsiyet olan Nizamülmülk’ün, saray içinde birçok düşmanı mevcuttu. Sultan’ı Vezire karşı sürekli dolduruşa getirmeye çalıştıklarını, yukarıda belirtmiştim. Benzer örneklerin sayısı çok fazladır. Sultan’ın izni olmadan Medreseler için bir hayli fazla masraflar olmuştu. Bu durum Sultan’ı çok kızdırmış ve hesap sormak için Veziri çağırtmıştır. Vezirin savunması yine benzer olmuştur. Sultan’ının tacının kendi sarığına bağlı olduğunu söylemiştir. Bir başka örnek ise, Vezirin kendi oğlunu Vali olarak atamasıdır.
Yine dolduruşa gelen Sultan, Vezire, ‘’ Bana itilaf etmeye devam edersen sarığını başından alırım. ‘’(Belki de öldürebileceğini kastediyor?) demiştir. Bunun üzerine Vezir, ‘’ Sen sultansın. Eğer istersen sarığımı başımdan alırsın fakat unutma ki benim sarığım senin tacına bağlıdır.’’ Cevabını vermiştir. Böylesine çatışmaların bulunduğu iki kişi arasında elbette ki soğuk rüzgarlar esmiştir.
Kendine bu kadar muhalefet olan bir Vezire karşı suikast düzenleyip, bu kara lekeyi düşmanı olan Hasan Sabbah’ın üzerine atması da pek muhtemeldir. Osmanlı tarihine baktığımızda aynı olayların yaşandığını görmek mümkündür. Kanuni Sultan Süleyman’ın, büyük Veziriazam Pargalı İbrahim Paşayı böylesine sebepler yüzünden öldürttüğünü görmekteyiz. Padişah’ın bunu gizli yapmaması, halkın da Veziriazamdan pek hoşnut olmayışındandır. Fakat Nizamülmülk, halk tarafından bir hayli fazla sevilen bir şahsiyetti. Bu yüzden ölümü gizlice planlanmış olabilir.
Kimin öldürttüğünü kesin olarak bilemeyeceğiz belki ama Nizamülmülk’ün haklı olduğunu görmekteyiz. Gerçekten de Sultan tacı, Vezirin sarığına bağlıymış. Bundandır ki Nizamülmülk’ün ölümünün hemen ardından Melikşah da hayatını kaybetmiştir.
Yazar: Hasan Yeşilmen
Kaynakça: https://kisakalem.blogspot.com/2021/06/nizamulmulkun-olumu-uzerine.html
Bir yorum yazın