Sadece Türk edebiyatında değil, yedi dile çevrilerek dünya edebiyatına da damgasını vuran Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri Kürk Mantolu Madonna, her okunduğunda ruhta farklı tatlar bırakan gerçek bir başucu kitabıdır.
Bu sene, aramızdan ayrılışının üzerinden yaklaşık 73 yıl geçen Sabahattin Ali’nin elinden çıkan bu başyapıtı yeniden okumak için çok fazla bahaneye ihtiyaç olmasa da, sizler için kaleme aldığımız bu beş neden, belki rafta duran kitabı yeniden elinize almanızı sağlar.
Kürk Mantolu Madonna’yı Her Okuduğunuzda Favori Cümleniz Değişir
Basit bir aşk öyküsünün çok ötesinde bir roman olan Kürk Mantolu Madonna, çok katmanlı yapısıyla her okunduğunda farklı bir tat verir. Kitabı ilk kez lise ya da üniversite çağında okuyan birinin, yıllar sonra 30’lu ya da 40’lı yaşlarında yeniden okuduğunda sanki romanı ilk defa okumuş gibi hissetmesi tam da bu yüzdendir.
Örneğin, Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Nazım Hikmet, romanın Raif Bey’in kendisinin çözümlendiği birinci bölümünü; Maria Puder’le olan aşk hikayesinin anlatıldığı ikinci bölümünden çok daha fazla beğenir. Çünkü romanın ilk bölümünde dönemin sosyo-ekonomik koşulları ve Raif Bey’in hiç bilmediği bir ülkede var olma çabası anlatılır.
Kürk Mantolu Madonna Aşka ve Tutkuya Olan İnancımızı Tazeler
Romanın ikinci bölümünü oluşturan Raif Bey’in Maria Puder’e duyduğu aşk o kadar naif ve karşılıksızdır ki, romanı her okuduğunuzda böyle bir aşkın nasıl mümkün olduğunu düşünürsünüz. Raif Bey’in Maria Puder için söylediği şu sözler okudukça insanın yüreğine dokunur:
“Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde, ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim; uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. Maria Puder bana bir ruhum olduğunu öğretmişti ve ben de onun şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu.”
Kürk Mantolu Madonna, Hiçbir Şeyin Ertelenmemesi Gerektiğini Yüzümüze Çarpar
Kürk Mantolu Madonna’yı bu kadar sarsıcı yapan yönlendiren biri de, insanın hayatı ve aşkı ertelemesinin çok acımasız sonuçlarının olabileceğini yüze vurmasıdır. Çünkü romanın sonunda Raif Bey’in günlüğünden taşan satırlarda, şartların olgunlaşmasını beklerken sonsuza dek ayrı düşen bir çiftin öyküsüyle karşılaşırız. İşte Kürk Mantolu Madonna sırf bu duyguyu anlatan şu satırlar için bile bir kere daha okunmayı hak eden bir romandır:
“Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, ‘Bu öyle olmayabilirdi!’ düşüncesi.”
Kürk Mantolu Madonna, Tiyatro Sahnesinde
Kürk Mantolu Madonna yıllardır sayısız defa senaryolaştırılsa da bir türlü beyaz perdeye aktarılamamış “şanssız” bir eser olarak tanımlanabilir. Ancak 2017 yılında Engin Alkan’ın yönetiminde tiyatro sahnesine aktarılan kitap, ilk sahnelendiği ekim ayından bu yana kapalı gişe oynuyor. Oyunda Maria Puder’i Tuba Ünsal, Raif Bey’in gençliğini Alper Saldıran ve sonraki yıllarını Menderes Samancılar canlandırıyor. Eğer kapalı gişe oynayan Kürk Mantolu Madonna oyununa bilet bulmayı başarırsanız, karakterleri kendinize anımsatmak için romanı bir kez daha okuyabilirsiniz.
Kaynak : https://www.iyihisset.com/yasa/kultur-sanat/kurk-mantolu-madonnayi-okumak-icin-4-sebep
Bir yorum yazın