japonya nasıl modernleşti

Japonya Nasıl Modernleşti? Biz Nerede Hata Yaptık?

Batı medeniyetlerinin neredeyse her alanda kendilerine kapanması çok güç farklar attığını anlayan Osmanlı Devleti daha I. Abdülhamid (1774-1789) döneminden itibaren yenileşme ve modernleşme hareketlerine başlamıştı. Bizim gibi batı medeniyetinden geri kalmış olan bir diğer Doğu-Asya medeniyeti olan Japonya ise bizden 80 yıl sonra 1854 yılında modernleşme hareketlerine başlamalarına rağmen şuan dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmayı başarmış ve birçok alanda dünya lideri konumuna yükselmiş bulunmaktadır. Peki bizden 80 yıl sonra bizimle çok benzer bir konumda yarışa dâhil olan Japonya nasıl oldu da bize bu kadar fark atabildi? Biz nerede hata yaptık?

Bizler batı medeniyeti ile kuruluşumuzdan beri tanışıyorduk Japonlar ise1636 yıllında adalarına dinlerini yaymak için gelen Hıristiyanları öldürdükten sonra kendilerini yaklaşık 250 yıl adalarına kapatmış dışarı ile ilişkilerini kesmişlerdir. Hatta adalarından açılıp “gâvurlarla” temas kuramamaları için belli bir büyüklükten sonra gemi yapmaları yasaklanmıştı. Ancak 1854 yılında Japon adalarına dönemin son teknolojisiyle kuşanmış zırhlı savaş gemilerinden oluşan Amerikan donanması gelip ticari kapitülasyonlardan oluşan anlaşmalar yapmaya Japonları mecbur bıraktıktan sonra bir şeylerin ters gittiği ancak anlaşılabilmiştir. Japonya’nın modernleşme hamlesine girişmesindeki başlıca faktör Osmanlı Devletinde de olduğu gibi batı teknolojisinin üstünlüğünün acı bir şekilde anlaşılması ve eğer ülkenin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü korunmak isteniyorsa batılı medeniyetlerle aralarında oluşan uçurumun bir an önce kapanması gerekliliğidir.

Batılı medeniyetlerin üstün teknolojilerinin yardımı ile Japon halkının üzerinde kurdukları baskı en sonunda meşhur “Japon Gururunu” harekete geçirdi ve  “Zengin memleket – Güçlü ordu” sloganı ile mevcut yönetime son verilerek 3 Ocak 1868’de yeni bir yönetim başa geçti. 1868’de başlayan ve İmparator Meiji’nin ölümüne kadar devam eden büyük değişim ve modernleşme yönetimine “Meiji Dönemi” adı verilmektedir.

İlk iş olarak merkezi yönetim etkin hale getirildi ve yerinden yönetimlerin yetkileri azaltıldı. Eyaletler merkezden atanan valilerle yönetilmeye başlandı. Japon ordusu tek bir merkezde toplanıp hükümetin emrine verildi. Ülkedeki alt yapılar süratle tamamlandı. Posta, telgraf ve demir yolu ağları tüm Japonya’ya yayıldı. Böylelikle devrimin etkilerinin tüm ülkeye yayılması çok kolaylaşmış oldu.

Ancak en önemlisi bizde 3 Mart 1924 yılında ilan edilen Tevhid-i Tedrisat kanununda olduğu gibi ülkedeki bütün okullar tek bir çatı altında birleştirildi. Meiji döneminden önce erkek çocukların %50’si kız çocuklarının ise sadece %15’i “terekoya” adı verilen modern eğitim vermekten oldukça uzak tapınak okullarına gidiyorken Meiji döneminin getirdiği eğitim seferberliğinden kısa bir süre sonra modern eğitim veren ilkokullara giden çocukların oranı %95’e yükseldi.

“Zengin memleket – Güçlü ordu” sloganıyla yola çıkan yöneticiler temel amaçlarına yardımcı olacak 5 maddelik bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin en dikkat çeken 4. Maddesi: “Geçmişin kötü adet ve gelenekleri kaldırılacak ve her şey yerin ve göğün doğru yoluna (doğa yasalarına) uygun olacak.” şeklindedir. Yani geçmişte “Gelenek” adı altında milletlerinin geri kalmasına sebep olmuş bütün adetleri kaldırarak yerine pozitif bilim yasalarını getirdiler. Japon ulusu modernleşmek için önlerinde olan tüm engelleri ortadan kaldırmaya kararlıydı. Bu engeller ata mirasları olsa bile.

1871 yılında dış dünyayı ve Batı medeniyetini gözlemlemek, modernleşme uygulamalarını yakından takip etmek ve yenidünyayla ikili ilişkiler geliştirmek maksadıyla İmparator Meiji tarafından görevlendirilen diplomasi heyeti tüm dünyayı dolaşmak maksadıyla yola çıktılar. 2 yılı aşkın süren seyahatin ardından öyle büyük bir birikimle döndüler ki geldikten sonra imparatora sunacakları rapor ancak 4 yılda tamamlanabildi. Rapor, Japonya’nın modernleşme sürecinde izlemesi gereken yol haritasını ortaya koymuş ve modernleşme sürecinin başında olan Japonya için büyük fayda sağlamıştır.

Raporun öne çıkan noktalarından biri batının bilim ve teknolojik uygulamaları alınırken kendi öz kültürlerinin muhafaza edilmesi gerektiğiydi. Bu yüzden hareket “Japon Ruhu ve Batı İlmi” sloganları ile başladı. Batı hayranlığından ziyade batının teknolojik yönden üstünlüğünü kabul ederek Çin gibi batı emperyalizmine kurban gitmemek için çalışmaları gerektiklerini kabul ettiler. Ancak teknoloji ve yeniliklerin yanında istemeden de olsa batı kültürü de ithal edildi ve zamanla kültür ithalinin kaçınılmaz olduğuna karar verildi.

Batının tekniklerini öğrenmek için en kabiliyetli Japon gençleri İngiltere, Almanya, Fransa ve Amerika gibi batılı devletlere yollandı. Bunların yanında batılı devletlerden çeşitli konularda uzman kişiler büyük teşviklerle ülkeye davet edildi. Bu yıllarda 170’i aşkın batılı aydın Japonya’nın modernleşmesine katkı sağladı.

Modern polis, telgraf ve posta teşkilatlarının oluşturulmasının yanı sıra Avrupa takvimi kabul edildi. 1869 yılında meclis kurulmasına rağmen demokratik koşullarının oturmamış olması nedeniyle 1872’te lağvedildi. Bismarck Prusya’sından anayasa, İngiltere’den gemi inşası ve deniz muharebesi, Fransa’dan ticaret hukuku ve sivil örgütlenme, Almanya’dan ağır sanayi ve tıbbi sanayi taklit edilerek Japonya’ya uyarlandı. 1889 yılında Prusya’nın anayasa sistemi esas alınarak oldukça merkeziyetçi olan anayasa kabul edilmesi ile anayasal monarşiye geçildi.

1890 yılında yapılan ilk seçimler sınırlı oy esasına dayanıyordu; yalnızca 25 yaş ve üzeri, belirli bir oranın üzerinde vergi ödemiş olan erkek vatandaşlar oy kullanmaya hak kazandı. Toplam 39.933.478 olan Japon nüfusundan bu şartı karşılayan seçmen sayısı (%1.13)  450.872 kişiydi. Yüksek vergi gerekliliği, seçmen rollerinin ağırlıklı olarak kırsal mülk sahiplerine ve kentsel girişimcilere yönelik olduğu anlamına geliyordu. Böylelikle toplumun okumamış ve bilgisiz olduğu düşünülen alt sınıfına seçim hakkı verilmemiştir. Bu durum ünlü bir tarihçi olan WELLES’in  “Bir topluma danışma hakkından önce, eğitim verilmelidir. Seçmen oy vermeden önce bilgilendirilmelidir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Yeteri kadar eğitim görmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de” öğüdünün Japon yöneticiler tarafından dinlendiğini göstermektedir.

Meiji döneminde Japonya’da yakılan modernleşme ateşi tüm toplumca zorda olsa topyekûn benimsenmiştir. Japon siyasi ve ekonomik modernleşmesinin; süratli, kesintisiz ve zikzaksız bir şekilde gerçekleştirilmesi için tüm millet kararlı, planlı ve disiplinli bir şekilde çalışmışlardır. Tarımdan arttırdıkları parayı endüstriye yatırmış, ithal alımını azaltıp yerli mallara yönelmişlerdir. 2. Dünya savaşında aldıkları ağır yenilgiden ve yaşadıkları kayıplardan sonra bile yılmadan çalışmaya devam etmiş ve bunların da meyvelerini toplamışlardır. Japonya ekonomisi, nominal olarak dünyanın üçüncü büyük ve satın alma gücü paritesi bakımından dördüncü büyük ekonomisi olup dünyanın ikinci büyük gelişmiş ekonomisi olmayı başarmıştır. PISA olarak kısaltılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı verilerine göre Japonya dünya sıralamasında hep ilk beş sırada yer alıyor. Ürettikleri ve ihraç ettikleri yüksek teknoloji ürünleri ile dünyanın vazgeçemeyeceği bir üretici haline gelmeyi çoktan başardılar. 1868 yılından bu yana yılmadan, yorulmadan ülkelerinin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü korumak uğruna rakiplerinin onlardan ne kadar önde olduklarına aldırmadan çalıştılar ve en sonunda başardılar.

Peki biz nerede hata yaptık? Daha önce başladığımız bu yarışta nasıl oldu da bu kadar geri kaldık? Çünkü bilimden uzaklaştık. Üretime değil tüketime yöneldik. Kendi içimizde çıkardığımız kısır tartışmalarla vakit kaybettik. “Uluslar fethine çıkıyorken uzak dünyaların” kendi dünyamızda sıkışıp kaldık. Bu karanlık dönemlerden çıkmamız için yapmamız gerekenler zamanın şartlarına göre değişebilir olsa bile yöntemimiz yıllardır belli. ‘”Türk; Öğün, Çalış, Güven”. Önce “öğünücez” yani aklımızı kullanıcaz. Bilimin ışığında, Atatürk’ün açtığı yolda planlı ve programlı ilerleyeceğiz. Sonra “Çalışıcaz” içinde bulunduğumuz durumun şartlarını düşünmeden öğünerek koyduğumuz hedeflere doğru, büyük bir kararlılıkla ilerleyeceğiz. Son olarak “Güvenicez” Tarihimize güvenicez, aklımıza güvenicez, gençliğimize güvenicez. “Hukukun üstünlüğünde ve Bilimin ışığında” ilk günkü kararlılığımızla hep birlikte aydınlık yarınlar inşa edeceğiz. Umutsuzluğa kapılmadan, zaferin bizim olacağına inanarak hiç durmaksızın ilerleyeceğiz. Unutmamalıyız ki ‘Birinci Vazifemiz’ budur.

Osman Enes KÖFTÜRCÜ

KAYNAKÇA

[1]https://tr.wikipedia.org/wiki/Meiji_Restorasyonu

Prof. Dr İsmail Giritli: Japonyanın Modernleşmesi ve Atatürkçü Modernleşme

Bahadır GÖNÜL: Japonya’nın modernleşme süreci ve mejı restorasyonu