Teorik olarak, ekonomik büyüme hızları sürekli bir artış gösteren toplumlarda işsizlik sorununun ortadan kalması beklenmektedir. İstihdam ancak büyüme ile arttırılabilir düşüncesi yaygın olsa da bu, büyümenin içeriğine göre değişen bir durum olarak karşımıza çıkar. Peki Türkiye’de bu ilişki nasıldır ?
Son 20 yıldaki ekonomik gelişmeler büyüme ile işsizlik arasında doğrusal bir ilişki olmadığını göstermektedir. Yani ekonomiler büyürken işsizliğin azalması beklense de işsizlik artmaktadır. Teoride bahsedilen ilişki ise kapitalist sistemin işleyiş yasalarına uygun değildir. Kapitalist üretim tarzında sermayenin değişken kısmındaki artış ve işçi sayısı şiddetli dalgalanmalar yaşar. Son yıllarda gelişmiş ülkelerde teknolojik yenilikler, emek yoğun yatırımlar yerine sermaye yoğun yatırımların yapılmasına ve esnek üretim tarzına dayalı ekonomik büyüme sağlansa da bu durum istihdamı artırmadığı görülmektedir. Son yıllarda en önemli iki faktör teknolojik gelişmeler ve neoliberal ekonomi politikalarının etkileri olmaktadır.
Teknolojik ilerlemeler ülkelerin büyüme ve kalkınmasını olumlu etkilese de istihdam üzerinde olumsuz etki yaratır. Çünkü teknolojik yenilikler işgücü yerine ikame edilebilir olmaktadır. Bu ikame, kişilerin işlerini ellerinden aldığı gibi yine bu kişilerin yapabileceği tek mesleği de yapamaz hale getirmektedir.
Neoliberal ekonomi yapısıyla kamu kesiminin özelleştirilmeye gidilmesi kamuda istihdamın azaltılmasına neden olmaktadır. Özel sektör maliyetleri düşürmek adına işçi sayısını azaltmaktadır.
Türkiye’de büyüme ve işsizlik ilişkisi
Türkiye’de uzun yıllardır sürdürülebilir bir büyüme sağlanamamış ve işsizlik en temel sorun haline gelmiştir. Türkiye 1980 öncesinde yaşadığı ekonomik büyüme oranlarıyla istihdam olanakları da yaratmaktaydı. Ancak 1980 sonrasında izlenen politikalar ile istihdam sorunu ortaya çıkmaya başlamıştır. 1980 sonrası uygulanan politikalardan biri olan sanayi politikası ile büyüme ve işsizlik açısından önemli değişimlere neden olmuştur. Uygulanan dışa açık politikalar kamunun yatırım ve üretim payının azalmasına, ihracat artışının beklentilerin altında gerçekleşmesine, ithalatın ve işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bu etkilerin yanı sıra son yıllarda işletmelerin rekabet gücünü artırmak için yöneldikleri teknolojik gelişmeler de istihdamı olumsuz etkilemiştir. Teknolojik değişime giden her şirket daha az işçi ile üretimi devam ettirmeye yönelik politikalar izlemiştir.
Bunların yanı sıra ekonomik büyümenin genel olarak emek dışı faktörlerden beslenmesi, çalışma saatlerinin uzunluğu, çalışma çağındaki nüfus artış hızının yüksek olması, bölgeler arası dengesizlikler, kayıt dışı istihdamın yüksek olması ekonomik büyüme ve işsizlik arasındaki bağı zayıflatmaktadır.
Türkiye ekonomisi 2001 krizinin ardından adeta çökme noktasına gelmiş ancak sonrasında doğru uygulanan para ve maliye politikaları ile 2008 krizine kadar büyüme göstermiştir.
2001 krizinden sonra enflasyonda olumlu gelişmeler, ihracatta artış, kamu harcamalarında azalma, faizlerde düşme ve ekonomik büyümeye rağmen işsizlik oranı azalmamış aksine artmıştır. 2002 – 2007 yılları arasında ekonomik büyüme olumlu seyretse de istihdamsız büyüme gerçekleşmiştir. Bu durumun nedenleri arasında kırsal kesimden kente göç ile tarım sektöründe istihdamın giderek azalması gösterilebilir. Yine aynı dönemde gerçekleşen imalat sektöründe verimliliğin artması, sermaye yoğun üretime önem verilmesi büyümeyi olumlu etkilese de istihdamda ciddi bir artışa neden olmamıştır.
2018 yılında yaşanan Türk Lirasının yüksek oranda değer kaybı, yüksek enflasyon ve artan dış borcunun etkileri 2019 yılında görülmeye devam etmiştir. 2018 yılında büyüme oranı ciddi bir düşüş yaşarken işsizlik oranı çok oynamamış ancak 2019 yılında krizin etkileri daha net görülmesiyle büyüme oranı yine bir düşüş yaşamış ve işsizlik oranı da artış göstermiştir.
2020 yılında tüm dünyada etkisini gösteren Covid-19 salgını ile birçok ülke küçülmüş Türkiye ise büyüme göstermiştir. 2020 yılında Türkiye’nin para arzında yaşanan artış ve kredi patlaması yaşaması büyümeyi olumlu etkilemiştir. 2020 yılında gerçekleşen işsizlik oranı bir önceki yıla oranla düşüş eğiliminde gibi gözükse de aynı yılda istihdam oranı ciddi ölçüde azalmıştır. TÜİK tarafından hesaplanan dar tanımlı işsizlik verileri salgın dönemini doğru yansıtmamaktadır.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de işgücü piyasasına yeni girişlerin sağlanabilmesi için %5 – 6 oranlarında bir büyümenin gerekli olduğunu göstermektedir. Büyüme yavaş seyrettikçe işsizlik oranı da yükselmeye devam edecek gibi görünmektedir.
Kaynak: Elif’in Notları Blog
Bir yorum yazın