Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu(PAK) Nedir?

Özellikleri Nelerdir?
Özellikleri Nelerdir?

Günümüzde psikolojik rahatsızlıklar, teknoloji kaynaklı olumsuzluklar, maddi ve manevi çalkantılar, yaşadığımız kötü olaylarla birlikte artış
göstermektedir. Bu rahatsızlar toplumun tamamına hitap etmekle birlikte tüm yaşamınızı olumsuz etkileyebilir. İşte tıp dilinde kısa adı PAK
olarak bilinen Pasif-Agresif kişilik bozukluğu da bunlardan bir tanesidir. Tüm yaş grubundan bireyleri etkisi altına alabilen bu rahatsızlığın
altında çocukluk zamanında yaşanan belli başlı travmalar yatabilmektedir. Küçüklüğün getirdiği, kendini olaylar esnasında savunamayan bireylerin
yaşadığı bir rahatsızlıktır. Ailesi tarafından ilgisiz bırakılmış çocukların yaşadıklarının, dışa vurumu olarak da gösterilebilir. Bir davranış
karşısında susar ve bunu içine atar, dile getiremez bu da ilerleyen yaşlarda psikolojik rahatsızlıklar yaşamasına olanak sağlar.
Bu rahatsızlığın en büyük belirtisi olarak birey kendinden istenen bir şey karşısında beklenmedik bir tepki ortaya koyması örnek gösterilebilir


Bu rahatsızlığa sahip bireyler pozitif düşünmezler her zaman işin eksi kısmına odaklanırlar, sevilmediklerini ve hor görüldüklerini düşünürler.
İş yerinde çalışırken ya da halı saha da futbol maçı yaparken her zaman hakkının yenildiğini düşünürler. Bundan dolayıdır ki bu rahatsızlığa
sahip olan insanlar bu hislerinden dolayı pozitif düşünmeye eğilimli değildirler. Her olay karşısında muhalif tavırlar sergilemekten kaçınmazlar
bundan dolayı istemediği bir şey olunca çok çabuk tavır takınabilirler.

PAK hastalığına sahip olan bireyler huysuz olduklarından dolayı hem çevreleri ile uyumsuz olduklarından dolayı sosyal hayatları yok denecek
kadar az seviyededir. Karşısındaki insanlara bir anda yükselip bağırıp çağırdıkları için bazen pişman olsalar dahi bu tavırlarından vazgeçemezler.
Her ne kadar yakınlarına belli edemeseler de yakınlarına aşırı ilgilidirler ve onları severler. Problemleri çözmekten geri dururlar ve kabul
edilmeyeceği fikirlerini beyan etmemeyi tercih ederler.
Bu rahatsızlığa sahip olan bireyler genellikle burnunun dikine yaşamayı tercih ederler. Kendilerine karşı emir kipi ile konuşulmasından hoşlanmazlar. Her zaman şikayetçidirler ve hayatta hiçbir şeyin onların planladıkları gibi gitmediklerini öne sürerler. Hiçbir şekilde paylaşmaya
yanaşmazlar buna sırları da dahil. Hayatın her noktasında hatta yaşadıkları hayatın her alanında aşırı derecede bilmişlik taslarlar.

İşin acı veren kısmı da bu rahatsızlığa sahip bireyler hasta olduklarını kabul etmezler. Bu konuda doktorlar hasta ile beraberken onların
rahatsız olduklarını ikna edebilmesi aşırı uzun sürer. Lakin hastalığının farkında olan bireylerde tedavi aşırı verimli ve kolay ilerler, çok
kısa sürede uzun vadeli yol kat edebilirler. Bu hastalığa sahip insanların hastalığın derecesine göre hastanede tedavi görmeleri gerekebilir.
Doktorlar daha iyi çözebilmek için sorunun geçmişine bakmayı ve orada yaşanan travmaları gözlemlemeyi tercih ederler. Ne var ki bu hastalığa
sahip insanlar sorunun kendisinde olmadığını ve her zaman başkalarının hal ve hareketlerinden kaynaklandığını belirtmektedir. Eğer hastalar bu hastalığı önemsemiyorlarsa tedavi süreci uzar ve psikiyatriler tarafından desteklenerek devam eder.