Dil, en basit tanımıyla bir iletişim aracıdır. Dilin en önemli işlevi ise bilgi, düşünce ve duygu
aktarmasına yardımcı olmasıdır. İletişim, bir araç görevi gören ilkel veya gelişmiş bir işaret
sisteminden yararlanılarak bir bilginin, bir duygunun bir yerden başka bir yere, bir zihinden başka
bir zihne aktarılmasıdır. Ancak, insanlar arasında ki anlaşmayı sağlayan en gelişmiş iletişim aracı
dildir. Yalnız bütün bu özellikler düşünceyle anlam kazanır.
Düşünce ise, insana özgü olan düşünme faaliyetinin, iç ya da dış uyarılara yanıt olarak gelişen
düşünmenin ürünü; insanın zihinsel faaliyetleri ile dış uyaranlar arasında kurduğu bağlantının
sonucu olan şeydir. Kişinin bir konu üzerinde ki yargısı, bir nesnenin fikirlerle oluşturulmuş soyut
tasarımı; bilinçli insan varlığının kavramları bir birine bağlamasını ve yeni bilgilere ulaşmasını
mümkün kılan işlemler, süreçler bütünüdür. Dil ve düşüncenin kavramlara göre nasıl ilişkilendirildiğine bakalım.
Davranışçı kavram da dil pekiştirme ve ceza yapılarında barındığından dil ile düşüncenin arasında
çok durulmamıştır. Çocuklar kendilerine istendik şeyler oluşturan yani pekiştirilen sözcükleri
tekrar edip kullanmaya başlarlar.
Sosyal Öğrenme kavramı davranışsal ve bilişsel kavramları birleştirir ve birbiriyle tamamlar.
Sosyal öğrenme kavramı, düşünce süreçleri ve açıkça gözlemlenemeyen diğer psikolojik
fonksiyonların üzerinde düşünmek için şartlanmaya karşı bir reaksiyon olarak da gelişmiştir.
Bunun yanın da bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörlerin bir birini etkileyici yapısını vurgular.
Vygotsky, Düşünce ve Dil adlı kitabında “Çocukta konuşmanın gelişmesinde düşünce öncesi
bir aşama, düşüncenin gelişiminde ise dil öncesi bir aşamanın varlığı kesinlikle saptanabilir.”
diyerek bu ikisinin arasındaki ilişkinin bütünselliğine değinmiştir.
Etkileşimci kavram, dilin dış dünyaya ilişkin bilişsel izlenimler yoluyla geliştiğini bu nedenle
bilişsel gelişimin bir sonucu olduğunu vurgular. Piaget, dil ve düşünme arasında çok sıkı bir ilişki
olduğunu düşünür. Piaget’e göre dil bireyin biliş düzeyini yansıtır. Dil önemli bir iletişim aracıdır
ama düşünmenin gelişimine katkı sağlamaz. Örneğin sağır bir insan hiç konuşamayabilir ama
kavramları geliştirir, sorunlarını çözer. Sağır bir çocuğun mantığı, işiten bir çocuğun mantığıyla
kıyaslanabilir ölçüde gelişebilir. Piaget’e göre, çocuğun duyu-devinim yoluyla düşünceleri
gelişmekte, gelişen bu düşünceler konuşmalara yansımaktadır.
Sonuç olarak kuramlarla karşılaştırmalara baktığımızda “dil ve düşünce paralel olarak ilerler ve
gelişir “görüşü daha baskındır ve şu da bir kesindir ki dil düşüncesiz, düşünce de dilsiz olmaz.
Bunlar birbirlerine kenetlenerek yollarına devam eden iki yol arkadaşı gibidirler.
Düşündüğümüz her şeyi dile dökmek zorunda mıyız? Konuşmadan yansıtılamaz mı düşünceler? Dil ve düşünce deyince aklıma şu sorular geliyor Daha sonra cevabını yine kendimde buluyorum.
Düşünceye hiç bir engel yoktur. Fikirler izlenimler deneyimler bir şekilde yansır hayatımıza. Bir
yazarın yazdığı bir roman bir şairin şiiri bir ressamın tablosu bir heykel tıraşın heykeli yansıtır bize
düşüncelerini. Sonra bambaşka bir soruyla buluyorum kendimi. Kastedilen dil konuşmamızı
sağlayan organ mı yoksa verdiğim örneklerde ki gibi biçim mi? Dil düşüncelere yansır tezim güç
kazanıyor tekrardan. İzlediğimiz her film de olduğu gibi seyrimiz senaristin fikirlerine mahkumdur.
Ekrana yansıyan bir senaristin düşünceleridir. Onun da karşısındaki insanlarla kurduğu iletişim
yöntemidir bu. İletişim ile dil birbirine bağlıdır bence. Kastettiğim organ değil ama. Bir konuşma
engelliyle aramızdaki iletişime dili (organ)zorunlu kılmak haksızlıktır. Aramızdaki iletişim için
işaret dili de yeterlidir. Tek kelime bile dökülmeden dudaklarımızdan. Her sorunu bu şekilde de
çözebiliriz. Veya işitme engelli bir bireyle konuştuğumuz hiç bir kelimeyi duymayan bir
işitme engelli ile de düşünce aktarımı mümkündür. Çünkü önceki çağlarda yazı olmadan da
kurulmuştu iletişimler. Alfabeleri yok diye Sümerlere kadar olan dönem de de insanlar bunu
yapabildi. Duvarlara tabletlere karalanan şeyler o dönem insanlarının isteklerini yansıtıyordu. Bir
çocuğun karaladığı defterden psikologlar müthiş çıkarımlar yapar çünkü bu o çocuğun
düşüncelerini dile dökme şeklidir. Herkesin yöntemi farklı olsa da sonuç aynıdır. Dil organ veya
biçim düşüncelerin anahtarıdır. Yaptığımız her şeye yansır.
Bir yorum yazın