Modern Optiğin Babası: İbn-i Heysem

İbn-i Heysem, 965’te Basra’da doğdu, 1038–1040 yılları arasında Kahire’de vefat etti. Kendisi matematikçi, astronom ve İslam Altın Çağının önemli fizikçilerinden biriydi. Özellikle görsel algı dinamiklerine katkıda bulunmuştu. En meşhur ve etkili eseri “Kitab el- Manazir” ( Optik Kitabı) olmuştur.

İbn-i Heysem, ışığın bir nesneden yansıyarak, göze geldiğini ve böylece görüntünün gerçekleştiğini açıklayan ve görüntülemenin gözlerde değil beyinde meydana geldiğini ispatlarıyla öne süren ilk kişiydi.

Antik Yunan’da, ilk Aristoteles’in öncülük ettiği doğa olaylarını inceleme felsefesinin deneysel bir yöntem üzerine inşa edilmediğini düşünen İbn-i Heysem; belirlenmiş prosedürlere veya matematiksel ispatlara dayanan deneylerle desteklenmesi gerekildiği fikrini, Rönesans bilim insanlarından çok daha önce ilk savunucusu olmuştu. Bu da onu, bilimsel yöntemi kullanan ilk bilim insanı yaptı.
Birûni ve İbn-i Sina ile çağdaş olan İbn-i Heysem, çağının bütün ilimlerinde otoriteydi. Fevkalade keskin bir görüş, anlayış, muhakeme ve zekâya sahipti. Aristo ve Batlamyus’un eserlerini incelemiş, hatalarını göstermişti.

İbn-i Heysem, geometriyi mantığa uyguladı. Öklit ve Apollonius’un geometrik ve sayısal metotlarını geliştirerek pratik uygulama alanlarını işaret etti. Geometri ve matematiğin inşaatçılık alanında uygulanmasına katkıda bulundu.
Aristo ve Batlemyüs’ün dünyanın, kainatın merkezi olduğu şeklindeki görüşleri üzerindeki şüphe ve tereddütlerini ifade etti. Dünyanın merkeze koyulduğu bir kainat sisteminin kesin olamayacağını, uzayda daha başka sistemlerin de bulunabileceğini ve güneş sisteminin mevcut olduğunu dile getirdi. Nitekim İbn-i Heysem’den yüzlerce sene sonra , İbnu’ş-Şâtır ve Nureddin Batrucî sonra Newton ve Kepler, Güneş sistemi görüşünü kabullenmişler ve yer kürenin bu sistem içinde bulunduğunu söylemişlerdi.

İbn-i Heysem, fiziksel optik, meteorolojik optik, katoptrik, diyoptrik, yakıcı aynalar, gözün fizyolojisi ve algısal psikoloji alanlarında araştırmalar yapmıştır. Batılılar tarafından “Alhazen” diye adlandırılmış, ayrıca kendisine ikinci Batlamyus lakabı da verilmiştir.

Kitab el Manâzır'dan görüntü.

İbn-i Heysem’in fizikte olduğu kadar tıptaki ustalığını da gösterdiği “Kitab el-Menazır” adlı yapıtı, gözün anatomisi ve fizyolojisi ile başlamaktadır. Burada beyinden çıkan optik sinirden başlayarak gözün kendisine kadar konjonktif, iris, kornea ve mercek gibi kısımlardan her birinin görme olayındaki rolü ustaca resimlenmiştir. Gözün çeşitli kısımları arasındaki ilişki ve görme olayı sırasındaki bütün bir organ ve dioptrik (merceklerin ışığı kırmaları ile ilgili) bir sistem olarak gözün nasıl iş gördüğü gösterilmiştir.

İbn-i Heysem’in bu eserde adlandırdığı gözün bazı kısımları şunlardır:
“el-sebakiye” (retina)
“el-kurniye” (kornea)
“el-sa’il el-ma’i” (göz sıvısı)
“el-sa’il el-zucaci” ( gözün retinayla çevrili boşluğunu dolduran pelte koyuluğundaki saydam ve renksiz sıvı)

İbn-i Heysem’in ünlü yapıtı, 12. yüzyılda Cremona’lı Gerard tarafından Opticae Thesaurus Alhazeni (İbn-i Heysem’in Optik Hazinesi) başlığı altında Latinceye çevrilmiştir. Bu eser batı dünyasını 600 yıl boyunca etkilemiştir. Kitapta, gözün yapısı, yanılsama (illüzyon), serap olayı, perspektif, ışığın kırılması ve fotoğraf makinesinin atası olan “karanlık oda”dan söz etmekte ve böyle bir delikli kamera ile ters görüntü elde edileceğini belirtmektedir.

İbn-i Heysem burada “karanlık oda”nın, güneş tutulmalarının gözlemlenmesinde kullanılmasını önermektedir. Öklid ve Batlamyus görme olayının, gözün görülecek nesneye yolladığı ışınlarla gerçekleştiğini öne süren kuram ortaya atmışlardı. İbn-i Heysem bu kuramı reddederek olayın bunun tam tersi olduğunu ve gözün, nesnenin yolladığı ışınları algılayarak o cismi gördüğünü öne sürmüştür.
Işık kaynağı olan nesnelerde ışık, güneş gibi her noktadan karşısındaki nesnenin bütün yönlerine doğrusal olarak yayılır. İbn-i Heysem, düşüncesini şu şekilde uygulamıştır: Güneş ya da ateş ışığını bir delikten karanlık bir odaya göndererek ışığın yayılan yönü boyunca ip germiş ve ışığın yayıldığını göstermiştir. Bu tecrübeyi ilginç kılan, 17.yüzyılda Kepler tarafından tekrarlanmış olmasıdır.

İbn-i Heysem’in eserleri ve ortaya koyduğu bilimsel fikirler, bahsedilenlerle sınırlı olmayıp uzun okumalara tabi tutulacak şekilde fazladır.

Kaynak