Bilim tehlikeli bir serüvendir. Eğer bir alanda ilk çalışmayı yapan kişiyseniz riskleri tekrar tekrar gözden geçirmekte fayda var. Ancak bazı bilim adamları var ki çok büyük felaketleri inanılmaz şekilde ufak tefek sıyrıklarla atlatabiliyorlar.
Örneğin Anatoli Bugorski Cern’deki büyük hadron çarpıştırıcısı gibi bir parçacık hızlandırıcısının ışınına maruz kalıp radyasyon almıştı, üstelik proton ışını kafasının tam içinden geçmişti. Ancak Bugorski yaşamaya devam etti ve akademik kariyerinde başarı basamaklarını da tırmandı.
Henry Winstanley (1703)
Eddystone kayaları üzerinde bulunan ilk deniz fenerini yapan İngiliz deniz feneri mimarı Winstanley, yaptığı deniz fenerinin sağlamlığını kontrol etmek için bir fırtına sırasında deniz fenerinin içinde bulunmak istedi. Deniz feneri yıkıldı ve Winstanley hayatını kaybetti.
Sieur Freminet (1772)
Kendisi su altında nefes almayı sağlayabilen bilinen ilk dalış kıyafetlerinden birisinin mucidi olarak bilinir. Freminet bir gün icadını su altında denerken makinanın hava ulaştırma sisteminde çıkan bir sorun sebebiyle yaklaşık 20 dakika sonra oksijen yetersizliğinden hayatını kaybetti.
Jean-François Pilatre de Rozier (1785)
Sıcak hava balonlarına büyük ilgi duyan Jean-François Manş denizini geçmeyi ilk başaran kişidir. Patlayan balonu sebebiyle hayatını kaybeden bilim insanı aynı zamanda bilinen ilk ölümlü hava aracı kazası kurbanı olarak ta tarihe geçti.
Carl Wilhelm Scheele (1786)
Bir farmakolog olan Scheele oksijen, molibden, tungsten, manganez ve klorinin kaşifidir. Hatta gliserol, laktik asit ve hidrojen siyanit gibi çeşitli kimyasalları bulmuştur. Oksijeni keşfettiği halde yayımlama hatası yüzünden Joseph Priestley bu keşfi kendine mal etmiştir. Lavoisier ise oksijenin ateşin kaynağı ve yanıcı bir element olduğunu, bu yüzden keşfin kendisine ithaf edilmesini istemişti. Ayrıca bulduğu klor elementini tam olarak anlayamaması yüzünden bu keşfini de Humphry Davy üstlenmiştir. Scheele’nin en ilginç özelliği, çalıştığı kimyasalların tadına bakmasıdır. Ölüm sebebi ise, hidrojen siyanürü tatmak olarak tarihe geçmiştir.
Humphry Davy (1829)
Üstün zekâsıyla bilinen İngiliz kimyagerdir. Bileşikleri elektrik enerjisiyle ayrıştırmış ve elementleri saf olarak elde etmiştir. Azotprotoksitin güldürücü etkisini buldu, türlü gazların fizyolojik etkilerini kendi üzerinde yaptığı deneylerle inceledi. Erimiş külden elektrik akımı geçirdi ve bu yolla önce potasyum adını verdiği elementi, sonra da sodadan sodyum elementini ayırmayı başardı, ertesi yıl da baryum, stronsiyum ve kalsiyumu buldu. Maden ocaklarında grizu patlamalarına karşı kullanılan tel kafesli emniyet lambasını yaptı. Bilinmeyen kimyasalları koklayarak ve tadarak, sistemini zehirledi, bir laboratuvar patlamasıyla gözleri hasar gördü, arkasından felç geçirdi ve bir süre sonra da öldü.
William Bullock (1867)
Bullock klasik matbaalar yerine dönen merdanelerle çok daha hızlı baskı yapılabileceğini ispatlamak için bir matbaa geliştirdi. Ne hazindir ki makinalardan birini tamir etmeye kalkarken ayağını dişlilere kaptırdı, hemen ameliyata alınan Bullock, aşırı kan kaybından öldü.
David Brewster (1868)
Brewster, optik ve ışık polarizasyonu üzerine çalışan, yıllarca çocuklara ve büyüklere büyük keyif veren kaleydoskopun bulucusudur. Mikroskoplardaki mercek sistemini geliştiren İskoçyalı bilim insanı, bir ışık çalışmasında görme yeteneğini kaybetmiş, yaşlılık dönemini kör olarak geçirmiştir.
Otto Lillienthal (1896)
Çocukluğundan beri en büyük hayali uçmak olan Lillienthal, planörü icat ederek havacılık tarihine büyük katkıda bulunurken kendi hayatının sonunu hazırlamıştır. Almanya’da bir uçuş esnasında 17 m yükseklikten düşerek yere çakılması sonucu omurgasını kırdı. Ertesi gün hayatını kaybetti. Son sözleri ” Küçük fedakarlıklar yapılmalıdır! ” oldu.
Elizabeth Fleischman Ascheim (1905)
Kendisi vücutta tespit edilemeyen kurşun gibi bazı yabancı maddelerin yerini belirleyebilmek için araştırmalar yapıyordu. Hatta askeri hastaneleri X ışını ile tanıştıranın Ascheim olduğu söylenir. Maalesef bu bilim insanı da radyasyona bağlı ölümcül kanser sebebiyle hayatını kaybetti.
Franz Reichelt (1912)
Uçan terzi olarak tanınan Avusturyalı terzi, modern bir paraşüt gibi, giyeni yavaşça yere doğru indiren bir palto geliştirdi. Giysisini Eiffel kulesinin 60 m yüksekliğinden denedi. Bir izleyici grubu ve kamera ekibinin de bulunduğu deneyde dümdüz aşağı doğru düşerek hayatını kaybetti.
Alexander Bogdanov (1928)
Ünlü fizikçi kan transferinin sonsuz gençlik formülü olduğuna inanıyordu. Bu düşüncesi uğruna yaptığı deneylerde kendisine yabancılardan kan transferi yapıyordu. Sonsuz hayatın formülünü bulmaya çalışan Bogdanov, ironik bir şekilde bu denemeleri sırasında bir öğrencisinden aldığı kanda tüberküloz ve sıtma mikropları bulunması sebebi ile hayatını kaybetti.
Max Valier (1930)
Kendisi, hayatını roketlere adamıştı. 1930 yılında Avusturyalı mucit Valier alkolle çalışan bir roket araba icat etti. Berlin’de bir pistte halk önünde deneme yapacaktı. Ancak, araç test sürüşü sırasında havaya uçtu. Valier yanarak can verdi.
Marie Curie (1934)
Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. Toryumun radyoaktif özelliğini buldu ve radyum elementini ayrıştırdı. 1903 Nobel Fizik ödülü, 1911 Nobel Kimya ödülü sahibi ve radyoloji biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie, Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın, bu ödülü 2 kere alan ilk bilim insanı olmuştur. Deneyleri sebebiyle yüksek oranda radyasyona maruz kalan Marie Curie lösemiden dolayı hayatını kaybetti. Curie’nin not defterleri o kadar çok radyasyona maruz kalmıştır ki, ancak kurşun kaplı bölmelerde muhafaza edilip sadece radyoaktif koruma altında incelenebilmektedir.
Thomas Midgley (1944)
Bilimin endüstriyel uygulamalarına merak salan Amerikalı kimyager ve mühendistir. Kurşunlu benzini ve kloroflorokarbon gazını bulması nedeniyle atmosfere en çok zararı dokunan kişi olarak tarihe geçti. Daha sonra kurşun zehirlenmesi ve felç yüzünden kötürüm oldu ve kendini yataktan kaldıracak bir düzenek geliştirdi. Fakat 55 yaşında bu düzeneğin makarası tarafından boğularak hayatını kaybetti.
Harry Daghlian (1945)
1945 yılında ABD’de yapılan atom bombası denemeleri sırasında acı bir kaza meydana geldi. Daghlian plütonyum çekirdeklerinin birisinin üzerine tunçtan yapılmış bir tuğla düşürdü. Bunun sonucunda vücudunda aşırı radyasyonun etkileri görülmeye başlandı. Önce elleri kabardı, sonra bu kabarıklıklar gittikçe parlak bir hal aldı. Daha sonrasında Daghlian komaya girdi. 25 günlük hayat mücadelesi sonucunda radyasyon zehirlenmesiyle hayatını kaybetti.
Tim Samaras (2013)
Bir National Geographic kaşifi olan Samaras fırtınaların izleyebileceği rotaları, daha kolay tahmin edilebilir hâlâ getirmek için hortumların peşinden koşan bir meteorologtur. 2013 yılında fırtına peşindeyken bir hortumun Samaras`ın içinde bulunduğu arabayı yakalaması sebebiyle hayatını kaybetti.
Bir yorum yazın