Halid bin Velid Kimdir?
592 yılında Mekke’de doğdu ve 642 yılında da Humus’da vefat etti. Humus, Batı Suriye’de bulunan bir şehirdir. Namı diğer Seyfullah yani ‘’Allah’ın Kılıcı’’ olan Halid bin Velid, büyük bir Müslüman Arap komutandır.
Hüdeybiye Antlaşması’ndan önce henüz Müslüman olmayan Halid, Müslümanlara karşı birçok savaşta bulunmuş ve hiçbirini kaybetmemiştir. Kureyşlilerin Uhud Savaşı’nı kaybetmemelerinde kilit rol oynadı. Yerlerini terk eden Müslüman okçuların bıraktığı açığı değerlendirip süvarileriyle yaptığı manevra neticesinde Müslümanlar mağlup oldu ve bu galibiyetin mimarı elbette ki Halid bin Velid oldu.
Askeri hayatı ve zaferleri daha ayrıntılı değerlendirilecektir fakat öncesinde hayatı ve Müslümanlık öncesi-sonrası hakkında bazı hususlara bakalım.
Günümüzde adından hâlâ söz ettiren bu büyük komutan elbette ki temelden yetişti. Henüz çocukken asker olmaya meyilliydi ve ailesinin kültürel etkisi de onu bu yolda sabitleştirdi. Babası Velid, Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları koluna bağlıydı. Bu kolun görevi ise ‘hilfü’l-ahlaf’ yani savaş için para ve silah toplanan çadırdan ve ‘e-inne’ yani süvari birliğinden sorumluydu. Bu kültürde doğan Halid, büyüme çağına ulaştığında babasının kontrolünde okuma-yazma öğrenmiş hatta Müslüman olduktan sonra Hz. Muhammed’in katipleri arasında yer almıştır. Bunlarla birlikte askeri eğitimler de almıştır. Henüz gençlik yıllarında ata binmeyi, kılıç, ok, yay ve kalkan kullanmayı öğrenmiştir. Fiziksel olarak da kendini bir hayli geliştirip güçlendiren Halid, bazı rivayetlere göre yaşıtı olan Hz. Ömer’i güreşte yenmiş ve bacağının kırılmasına sebep olmuştur. Bu yıllarda yaşadığı coğrafyayı gezme ve tanıma fırsatına sahip oldu. İleri ki zamanlarda buralarda yaşanacak savaşlarda strateji geliştirmesine olanak sağlamış oldu.
Müslümanlara ve bilhassa Hz. Muhammed’e nefret besleyen kabilesinin yolundan gitti ve aşiretinin görevi gereği Müslümanlara karşı savaşlarda yer aldı. Müslümanlar ve Kureyşliler arasında yaşanan ilk savaşta, Bedir Savaşı’nda, yer alıp almadığı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kesimlerce katılmış ve yenilmiş bazı kesimlerce ise asla savaş kaybetmediği için katılmamıştır. Zira katılmış olsa bile henüz toy olduğu için asıl komutan sıfatında katılmadığı kesindir.
Müslümanlığa Geçişi
Mekke’ye gelen Peygamber ve ashapları öğle namazını kılarken onlara hücum etmeyi planlayan Halid, bir anda karar değiştirip başka bir namaz vaktinde saldıracaklarını askerlerine söyledi. İkindi namazından önce Peygamberin ashaplarına ‘korku namazı’ kıldırdığını görünce ‘’Bu adam korunmuştur!’’ diyerek saldırmaktan vazgeçti. Peygambere karşı beslediği nefret ve düşmanlık yerini bir anda şefkate bırakınca bunu kabullenmeyip tekrar Peygamberi görmemek için Mekke’den ayrıldı. 1 yıl aradan sonra şehre tekrar gelen Peygamberin yanında Halid’in Müslümanlığa geçen kardeşi Velid vardı. Onu burada göremeyen Velid, ağabeyine Müslümanlığa geçmeyi teklif eden bir mektup yolladı. Mektubunu okuyan Halid, artık daha fazla içindeki isteği bastıramayıp Müslüman olmak için Medine’ye gelip şehadet getirerek Müslüman oldu.
Askeri Hayatı
Müslüman olduktan sonra 3 yıl boyunca Hz. Muhammed’in yanında durdu ve sohbetlerine katıldı. Ta ki 629 yılında Hz. Muhammed’in emriyle Bizans’a Müslümanlığa davet mektubunu götüren elçinin Mute yakınlarında öldürülmesine dek… Bu olaya çok sinirlenen Halid, Peygamberden düstur isteyerek ordu kurulmasını talep etti. Bu duruma kayıtsız kalmak istemeyen Peygamber, bu isteği kabul etti fakat ordunun başına Zeyd bin Harise’yi atadı. Silsile halinde oluşan üç komutan atandı. Biri şehit olursa komuta diğerine geçecekti ve bu üç ismin arasında Halid bin Velid yoktu. İsmi belirlenen üç kişinin ölümü üzerine Halid’e komuta verilmesi kararlaştırıldı ve komutanlık vazifesine seçildi.
Halid bin Velid’in Müslüman olduktan sonra katıldığı ilk savaş olan Mute Savaşı’nı Bizans’a karşı büyük bir zaferle kazandı. Medine’ye haber vardığında ise Hz. Muhammed ona ‘Seyfullah (Allah’ın Kılıcı)’ dedi.
Halid’in askeri hayatı bundan sonra aktif ve yoğun bir şekilde devam etti. Mute Savaşı’ndan 1 yıl sonra Mekke’ye dört koldan girip fethetti. Her savaştan sonra namı daha da yayıldı ve Peygamberden övgü ve dua aldı. 100’den fazla savaşa katıldığı ve hiçbirini kaybetmediği bilinir.
Peygamberin vefatından sonra halife olan Hz. Ebu Bekir döneminde çok fazla iç isyan çıktı. Halid’in temel görevi ise bunları bastırmaktı ve o da bunu başardı. Cizye vermeyenlere, peygamberlik iddiasında bulunan yalancı ve hokkabazlara, zekât vermeyenlere karşı çatışma ve savaşlara girdi. Küçük ve büyük girilen tüm münasebetlere Ridde Savaşları denir ve galip taraf da Halid bin Velid oldu.
Bölgesel hakimiyeti sağlayan Hz. Ebu Bekir, Suriye’de Sasanilere karşı savaşan Bekir bin Vail kabilesine destek amaçlı Halid bin Velid komutasında ordu gönderdi. Burada Sasanilere karşı yaptığı büyük savaşlarda galip gelen Halid, bölgede hakimiyet kurdu. Sasaniler ve Hristyan Araplardan oluşan büyük ordulara karşı Zincirler, Walaja ve Ullais Muharebeleri’ni kazandı. Bölgeyi hakimiyeti altına almak için son olarak Arap kabilelerine karşı Ayn el-Tamr Muharebesi’ni de kazandı. Bu komutandan ve zaferlerinden rahatsız olan Sasaniler, bölgeye Arap-Fars birlikleri takviye etti. Ordusundan binlerce kişi fazla olan bu birliğin toplandığını öğrenen Halid, coğrafya bilgisiyle yaptığı çıkarımlar sonucunda düşman birliklerinin konumlandığı yeri kestirip aralıklı olarak yaptığı gece baskınlarıyla çeşitli psikolojik yıldırma stratejileriyle düşmanları püskürtmeyi başardı. Artık ona karşı duracak bir Sasani ordusu yoktu ve Halid’de bunu fırsat bilerek imparatorluğu yıkmak için merkezine saldırmayı düşündü. Bunun yerine gelen emir ise çok farklıydı. Sasanilere değil, Bizans’a saldırma emrini alan Halid, ordunun güzergahını oraya çevirdi. Bu istihbaratı elde eden Sasani imparatoru Bizans imparatoruna bildirmiş ve aralarındaki düşmanlığı bir kenara bırakarak Halid bin Velid’e karşı birleşmeyi teklif etti. Bizans imparatoru bunu kabul ederek destek ordu yolladı. Elinde az birlikte büyük başarılar sağlayan Halid, artık Mezopotamya bölgesini hakimiyeti altına almıştı. Halid’e karşı Irak’ta toplanan yaklaşık 100.000 kişilik Bizans-Sasani ordusuna karşı elinde 15.000 kişilik bir ordu vardı. Üstün teknik ve stratejilerle bu savaşın da galibi Halid bin Velid oldu. Savaş, Firaz Muharebesi olarak tarihe geçti.
Savaş’ın ilk günü Halid bir ant içti. Bu savaşı kazanırsa hacca gidecekti. Ve öyle de oldu. Savaşın bitiminden hemen sonra gerekli ayarlamalar ve tedbirler halledildikten sonra tebdil-i kıyafet yaparak hacca gitti ve hemen ardından tekrar gizlice ordunun başına dönerek fetih ve savaş hareketlerine devam etti.
Halid bin Velid’in askeri başarılarından tek tek bahsetmek uzunca araştırmalar ve keza uzunca yazılar gerektirmektedir. En önemlilerine genel bir çerçevede burada değinildi. Gerekse İslamiyet’e gerekse Peygamber ve halifelere kördüğüm misali bağlı olan Halid’in son görevi, Dımaşk şehrini ikinci kez fethetmekti. Bu görevi tamamladıktan sonra henüz yeni seçilen halife Hz. Ömer, onu başkomutanlıktan azletti. Yerine Ebu Ubeyde’yi başkomutanlığa getirdi. Halid, Ubeyde’nin emri altında fetih ve savaşlara kısa bir süre daha devam ettikten sonra kabrinin de bulunduğu Humus’a yerleşti. Ebu Ubeyde’nin vefatından sonra başka bir komutanın emri altına girmemiş ve hayatının geriye kalan kısmını Humus’ta geçirdi. Peygamber’den 18 hadis rivayet eden Halid’in eşi ve çocukları hakkında çok fazla bilgi olmamasına karşın, neredeyse tamamı Suriye’deki veba salgınında ölmüş olan 40 kadar çocuğu olduğu rivayet edilir.
Burada son olarak belirtilmesi gereken önemli bir husus vardır. Hz. Ömer, Halid bin Velid’i savaş esnasında azleder fakat askerlerin morali bozulabilir diye savaştan sonrasına bıraktı. Savaşta galip gelen Halid’e bu mektup verildiğinde hiçbir kırgınlık ve büyüklük göstermeden Ebu Hubeyde’nin himayesine girmeyi kabul etti. Böylesi büyük bir komutanın bu davranışı elbette takdire şayandır. Davasına ve liderlerine bağlılığını kanıtlar niteliktedir.
Bir yorum yazın