Duygusal Zekanın (EQ) İş Hayatındaki Rolü

İş ilanlarını incelerken takım çalışmasına uyumlu, enerjik, hedef odaklı çalışmayı bilen gibi kriterleri görmüşsünüzdür. Bu kriterler duygusal zeka özelliklerini oluşturmaktadır. Duygusal zeka, insanın tüm duygusal dünyasını kapsar. Duygular konusunda önemli olan duygularla baş edebilmek, duyguları doğru yönlendirebilmektir. Bu anlamda günümüz iş ortamında önem kazanmaktadır.

Her ne kadar başarılı insanların temel kaynağının akademik anlamda yüksek zekaya (IQ) sahip olması olarak görülse de bazı insanların yüksek IQ’ya sahip olmalarına rağmen iş hayatında başarısız oldukları gözlemlenmiştir. Bu da duygusal zekanın (EQ) keşfine yol açmıştır. Duygusal zeka kavramı ilk kez 1990 yılında psikolog John Mayer ve Peter Salovey tarafından kullanılmıştır. Duygusal zeka IQ gibi değiştirilemez değildir. Öğrenilebilir sosyal ve psikolojik yeteneklerden oluşmaktadır. Ayrıca duygusal zeka akademik zekanın karşıtı değil, tamamlayıcısıdır.

Duygusal zekaya empatik olmak, duyguları ifade edebilmek ve anlayabilmek, çevreye uyum yeteneği, sorun çözebilme yeteneği, sabırlı olmak, sempatik olmak, saygı göstermek faktörleri kaynaklık etmektedir. Yani duygusal zeka seviyesi yüksek olan bireyler başarısızlık karşısında motivasyonlarını korur, duygularını kontrol edebilir ve diğer bireylerle empati kurabilir.

Duygusal zeka, örgüt psikolojisinde ve girişimcilik konusunda önemli bir etken olmaktadır. Girişimcilerin sahip oldukları özellikler şu şekildedir:

  • Amaç odaklılık
  • Azimli olma
  • Problem çözme
  • Risk üstlenme alışkanlığı
  • Güvenilirlik
  • Sonuç yöntemli olma
  • Özdenetime sahip olma

Özellikleri incelediğimizde duygusal zekanın gelişimine kaynaklık eden faktörleri görmekteyiz. Buradan hareketle girişimcilerin duygusal zeka seviyelerinin yüksek olduğu sonucuna varabiliriz. Duygusal zeka seviyesine yüksek olan girişimci ve yöneticiler örgütleri daha iyi yönlendirerek başarı elde ederler. Tersi durumunda da girişimcilik özellikleri taşımayan, duygusal zekası düşük olan bireylerin yönetim ve girişimcilik alanlarında çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanabilir. 

Örgütler güdülenmeye ve telkinlere oldukça açık yapılardır. Duygusal zeka örgüt ve çalışanlara rekabet gücü vererek onların işlerinde daha başarılı olmalarını sağlar. Günümüz çalışma hayatında duygusal zeka kriterleri öne çıkmasının nedeni de yüksek duygusal zekaya sahip bireylerin daha başarılı olmasıdır. Sadece yönetici ve girişimci olarak değil tüm çalışanların duygusal zeka seviyeleri yüksek olması beklenmektedir. 

Duygusal zekanın yüksek olduğu bir örgütte çalışanlar kendi fikirlerinin örgüt için önemli olduğunu, değer gördüklerini hissederler. Kendisine değer verilen bir örgütte çalışmak birey için memnuniyet nedenidir. Bu tür örgütlerde çalışan bireyler işlerine bağlanacak, kendilerinden beklenen performansın üstüne çıkmayı isteyecektir çünkü örgütün amaçlarını kabul etmiş ve bu amaçlara güçlü bir şekilde inanmıştır.

Özet olarak; örgütlerde başarıyı sağlamanın tek yolu teknik açıdan yeterli donanıma sahip çalışanlar değildir. Başarılı örgütler: takım çalışması, iyi insan ilişkileri, uyum içinde çalışma becerilerine sahip olmaları gerekir. Bunlar da duygusal zekanın önemini ortaya çıkarmaktadır.

Diğer yazılarıma ulaşmak için: Elif’in Notları